“Babam ve Oğlum”da Kolektif Bellek ve Post-Bellek 

Tarih:

Babam ve Oğlum” filmi, üniversite eğitimi için memleketini terk eden ve yıllar sonra oğluyla birlikte memleketine dönen bir adamın hikayesini 12 Eylül askeri darbesinin arka planında anlatıyor. Şükrü Avşar’ın yapımcılığını üstlendiği, Çağan Irmak’ın yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı, Evanthia Reboutsika’nın müziğini bestelediği bu dram filmi 18 Kasım 2005’te izleyiciyle buluştu. Çetin Tekindor, Fikret Kuşkan, Hümeyra, Yetkin Dikinciler, Binnur Kaya, Özge Özberk, Erdal Tosun ve Halit Ergenç gibi başarılı isimlerin yer aldığı film on üç ödüle layık görüldü.1

Kaynak:https://www.gzt.com/foto-galeri/jurnalist/aileye-ve-konusulamayanlara-dair-bir-film-babam-ve-oglum-2023789

Filmde babasının onu ziraat mühendisliği okuması için İstanbul’a gönderdiği Sadık (Fikret Kuşkan) gizlice gazetecilik okur. Babası bunu öğrenince tartışırlar ve Sadık ailesini temelli terk eder. İstanbul’da gazetecilik yapan Sadık’ın 12 Eylül 1980’de – askeri darbe gecesi – Deniz (Ege Tanman) adında bir oğlu olur ancak karısı Aysun (Tuba Büyüküstün) doğum sırasında ölür. Deniz yedi yaşına geldiğinde Sadık babasının evine, İzmir’e dönmeye karar verir çünkü ölüm döşeğindedir. Darbe döneminde hapsedilip işkence görmesi sonucu ciğerleri suyla dolar ve hastalığı nükseder. İzmir’e geldiklerinde Sadık’ın babası Hüseyin (Çetin Tekindor) hariç tüm aile onları büyük bir sevgi ve sevinçle karşılar. Daha sonra Hüseyin’in, torunu Deniz ile yakınlaşmasına tanık oluruz. Bir gece Sadık ve Hüseyin karşı karşıya gelir ve Sadık’ın düşmesiyle bütün aile hastalığını öğrenir. Bu olay bir yandan Sadık ve Hüseyin’i barıştırırken diğer yandan ailenin üzerine kara bir bulut gibi çöker. Sadık öldüğünde bütün aile, özellikle de Hüseyin çok zor zamanlar geçirir. Deniz babasının yasını hemen tutamaz fakat okulun ilk günü ani bir duygu patlaması yaşar. Hüseyin, Deniz’i evde kimsenin girmesine izin verilmeyen bölüme götürür. Bütün aile orada toplanır, Sadık ve ağabeyi Salim’in (Yetkin Dikinciler) çocukluk videolarını izler. Filmin sonunda Deniz, kamerasıyla bir gece bahçeye iner ve babasını görür. Babasının artık geri dönmeyeceğini kabul eder ve ona veda eder.2

Bu film kolektif belleği ve post-belleği temsil eden bir sanat projesi olarak değerlendirilebilir çünkü filmin hem bir ailenin paylaştığı kolektif belleği hem de büyükbabadan babaya ve babadan oğula aktarılan post-belleği başarılı bir şekilde işlediğine inanıyorum. O yüzden yazının devamında filmi kolektif bellek ve post-bellek kavramlarıyla değerlendirmeye çalışacağım. Halbwachs, kolektif belleğe iki karakteristik özellik atfeder. İlk olarak kolektif bellek, sürekli bir düşünce akışıdır ve hafızayı canlı tutan grupların bilincinde hâlâ var olan ya da var olabilen şeyleri geçmişten koruduğu için bu süreklilik yapay değildir. Hafızayı canlı tutan bu grubun alanının ötesine geçmez. Kolektif bellek, bireyler ayrıldıkça ya da öldükçe uçlarından aşındığı için grupla birlikte sürekli olarak değişir. İkinci özellik ise şudur: Her biri mekânsal ve zamansal olarak kısıtlanmış bir grubun katılımını gerektiren birden fazla kolektif bellek vardır. Filmde mekanları Sadık’ın memleketiyle ve zamanları bugünle sınırlı olan ailenin her bir üyesi Sadık’ı çeşitli biçimlerde hafızalarında canlı tutar. Bu kolektif bellekler Seferihisar’ın ya da grup üyelerinin ötesine geçmez. Sadık’ın ölümüyle grubun kolektif belleği üyelerin ancak zihinlerinde görebilecekleri bir şekilde dönüşür.3

Bardenstein kolektif belleğin üç özelliğini vurgular: hem kopmaya bir yanıt hem de kopmanın bir semptomu olarak bellek, bellek eylemleri ve belleğin şimdiki zamana yönelik oluşu. Aile Sadık’ın ölümünün yasını birlikte tutarak, videoları izlerken onu birlikte anarak ve belki de hastalığını birlikte unutarak bir kayba tepki verir. Ayrıca Hüseyin’in evi, Pierre Nora’nın “lieux de mémoire” (bellek mekanları) terimiyle açıklanabilir. Mesela aile üyeleri, yani olay anında orada bulunan herkes Hüseyin’in evine baktıklarında Sadık’ın evden ayrıldığı anı birlikte hatırlarlar. Aynı zamanda bu ev, Deniz’in belleğinin aktif doğasını yansıtır çünkü Deniz’in hayal gücünde yarattığı anılarda bir lieu de mémoire (bellek mekanı) haline gelir.4

Nesnesine veya kaynağına olan bağlantısı hatırlama yoluyla değil, hayal gücü yatırımı ve yaratıcılık yoluyla kurulduğu için post-bellek, güçlü ve benzersizdir. Çoğunlukla geçmişe bağlıdır. Doğumlarından önceki hikayelerle büyüyen ve kavranması ya da yeniden inşa edilmesi mümkün olmayan  travmatik olaylarla şekillenen önceki neslin hikayeleriyle kendi hikayeleri yer değiştiren kişilerin deneyimlerini anlatır. Fotoğraflar, hayata olan kalıcı “göbek bağı” işlevini görerek birinci ve ikinci nesil anıları, belleği ve post-belleği birbirine bağlayan araçlardır. Örnek vermek gerekirse Sadık’ın annesi Nuran (Hümeyra) ve teyzesi Gülbeyaz’ın (Şerif Sezer) yemek masasında Deniz’in bebekliği hakkında yaptıkları konuşma sadece Nuran ve Gülbeyaz’ın kolektif belleğinin bir parçası olmakla kalmaz, aynı zamanda Deniz’in de post-belleğinin bir parçası olur çünkü Nuran ve Gülbeyaz daha önce tanık oldukları şeyleri birlikte hatırlarlarken Deniz hiç tanık olmadığı şeyleri duyar ve bunları hafızasına yerleştirir.5

Ayrıca filmden hem kolektif bellek hem de post-bellek teorisiyle ilgili üç sahneyi vurgulamak istiyorum. Bunlardan biri filmin 19. ve 20. dakikalarında Deniz ve Sadık’ın çiftlik evinde aileyle ilk karşılaşması, özellikle Sadık’ın babasıyla karşılaşmasıdır. Sadık ve Hüseyin birbirlerini gördüklerinde ikisi de Sadık’ın yıllar önce evden ayrıldığı ana gider ve neredeyse o anı yeniden yaşarlar. Sadık sırtını dönüp öfkeyle yürürken Deniz, “Baba, nereye gidiyorsun?” der. Sadık ve Hüseyin’in yanı sıra Nuran da o ana, oğluna “Sadık, nereye gidiyorsun?” diye bağırdığı ana geri döner. Burada, Jeffrey Olick’in kolektif bellek anlayışını ele alabiliriz: etkileşim, iletişim, arabuluculuk ve kurumsallaşma yoluyla geçmişin ortak versiyonlarının oluşturulması. Sadık ve Hüseyin sözlü olarak iletişim kurmasalar da bakışları ve yüz ifadeleriyle kurdukları bir iletişim vardır. Bu etkileşim anında ikisi de geçmişte aynı zamana geri döner.6

 

Kaynak: https://www.gzt.com/foto-galeri/jurnalist/aileye-ve-konusulamayanlara-dair-bir-film-babam-ve-oglum-2023789

 

Bir diğer sahne ise okulun ilk gününde bütün ailenin evde kalıp Sadık ve Salim çocukken Hüseyin’in çektiği videoları izlediği sahnedir. 95. ve 102. dakikalar arasında Hüseyin, Deniz ve Nuran’ı çiftlik evinin gizli bölmesinde görürüz. Burada Hüseyin’in yıllar önce aldığı kamera vardır ve Hüseyin, henüz babasının yasını tutamamış olan Deniz’e Sadık ve Salim’in çocukluk videolarını göstermek ister. Sonra bütün aile orada toplanır ve asla geri gelmeyecek anıları izlemeye başlar. Bu, Deniz için son derece önemli bir andır. Deniz’in zihninde babası, onu her zaman koruyan ve çok seven otuzlu yaşlarda bir adamdır. Deniz, babasının bir zamanlar çocuk olduğunu bilir ama bunu tam olarak zihnine yerleştiremez. O videoları izlerken dolaylı olarak babasının çocukluğuna tanıklık eder. O yılları ve anıları yaşamamış olsa da ikinci elden bir anı, bir post-bellek kazanmış olur. Bu videolar yalnızca ailenin mutlu zamanlarını hatırlatmakla kalmaz, aynı zamanda Deniz ve kuzenleri gibi gelecek nesillerin de geçmişi ve aileyi aynı şekilde düşünmesini garanti altına alma işlevi görür.7 Aile kavramını Halbwachs’taki kolektif belleğin ikinci karakteristik özelliğiyle düşünürsek aile; hatırlatıcı uygulamalar, hafıza içerikleri, özellikleri ve işlevleri olan bir hatırlama topluluğudur. Filmde Deniz ve kuzenleri hariç – onlar için post-bellek – bütün aile aynı günleri farklı duygularla hatırlar. Bu videoları geçmişin neşeli ve sevgi dolu günlerinin bir hatırlatıcısı olarak izlerler.8

Kaynak:https://www.gzt.com/foto-galeri/jurnalist/aileye-ve-konusulamayanlara-dair-bir-film-babam-ve-oglum-2023789

Bahsedeceğim son sahne filmin sonunda Deniz ve Sadık’ın birbirlerine veda ettikleri sahnedir. Deniz, yağmurlu bir gecede, büyükbabasının ona verdiği kamerayı alır ve bahçeye çıkar. Babası yanına gelir, sohbet ederler ve vedalaşırlar. Deniz, Sadık’ı kamerasıyla filme alırken Sadık bahçe kapısına doğru yürür, Deniz’e bakar ve kapıdan çıkarken el sallar. Böylece Deniz, ailesinin Sadık ile ilgili kolektif anılarından bağımsız yeni bir anı yaratır. Bu, asla gerçekleşmeyen şeyleri her zaman hatırlayacak olması bakımından bir post-bellektir ve çektiği video da bunun kanıtı olacaktır. Ayrıca en sonda Deniz, kim ne derse desin, babasının bir kahraman olduğunu söyler ve onu hasta yatağında veya ölmeden önceki son anında değil, hayallerindeki süper kahraman olarak hatırlayacağını belirtir. Hüseyin’in hastanede Sadık’a söylediği gibi “evlatlar babalarını hep hatırlamak istedikleri gibi hatırlarlar,” yani bir post-bellek oluşturarak.9

Sonuç olarak “Babam ve Oğlum” filminin hem oyunculuk, çekim, kurgu, ana tema, arka plandaki politik dönem ve duygu aktarımı açısından başarılı bir film olduğunu hem de benzer deneyimler yaşayan aileleri, bireyleri veya grupları çok geç olmadan harekete geçmeye teşvik edebileceği için iyileştirici bir işlevi olduğunu düşünüyorum. Kolektif bellek ve post-belleğin önemli bir örneği olan bu filmi bugünkü yazımın amacı gereği sadece aile özelinde duygusal bir bağlamda ele alsam da 12 Eylül 1980 darbesini ön plana alarak daha ulusal bir bağlamda tartışılması da mümkündür.

DİPNOTLAR

[1] Wikipedia katılımcıları, “Babam ve Oğlum,”  Vikipedi, Özgür Ansiklopedi, 7 Hazran 2022, https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Babam_ve_O%C4%9Flum&oldid=32654674

[2] Çağan Irmak, yönetmen, “Babam ve Oğlum,” Avşar Film, 18 Kasım 2005.

[3] “Maurice Halbwachs: From the Collective Memory,” Theories of Memory: A Reader içinde, ed. Michael Rossington, Anne Whitehead, Linda Anderson, Kate Chedgzoy, Pablo Mukherjee, and Jennifer Richards (The Johns Hopkins University Press, 2007), 139-43; Çağan Irmak, yönetmen, “Babam ve Oğlum,” Avşar Film, 18 Kasım 2005.

[4] Carol Bardenstein, “Trees, Forests, and the Shaping of Palestinian and Israeli Collective Memory,” Acts of Memory: Cultural Recall in the Present içinde, ed. Mieke Bal, Jonathan V. Crewe ve Leo Spitzer (Dartmouth College, 1999), 148-168; Çağan Irmak, yönetmen, “Babam ve Oğlum,” Avşar Film, 18 Kasım 2005.

[5] Marianne Hirsch, Family Frames: Photography, Narrative and Postmemory (Harvard University Press, 1977); Çağan Irmak, yönetmen, “Babam ve Oğlum,” Avşar Film, 18 Kasım 2005.

[6] Astri Erll, “Locating Family in Cultural Memory Studies,” Journal of Comparative Family Studies 42, sy 3 (2011): 303-18. https://www.jstor.org/stable/41604447; Çağan Irmak, yönetmen, “Babam ve Oğlum,” Avşar Film, 18 Kasım 2005.

[7] Sari Edelstein, “‘Pretty as Pictures’: Family Photography and Southern Postmemory in Porter’s “Old Mortality,” The Southern Literary Journal 40, sy 2 (2008): 151-65. https://www.jstor.org/stable/20077912;  Çağan Irmak, yönetmen, “Babam ve Oğlum,” Avşar Film, 18 Kasım 2005.

[8] Astri Erll, “Locating Family in Cultural Memory Studies,” Journal of Comparative Family Studies 42, sy 3 (2011): 303-18. https://www.jstor.org/stable/41604447; Çağan Irmak, yönetmen, “Babam ve Oğlum,” Avşar Film, 18 Kasım 2005.

[9] Sari Edelstein, “‘Pretty as Pictures’: Family Photography and Southern Postmemory in Porter’s “Old Mortality,” The Southern Literary Journal 40, sy 2 (2008): 151-65. https://www.jstor.org/stable/20077912;  Çağan Irmak, yönetmen, “Babam ve Oğlum,” Avşar Film, 18 Kasım 2005.

Melisa Sarı
Melisa Sarı
Melisa Sarı, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji ve Tarih bölümleri Çift Ana Dal Programı öğrencisidir. Dört yıldır akademik okuma, araştırma ve yazma üzerine çalışmaktadır. İçerik editörlüğü ve kalitatif araştırmacılık alanında staj yapmıştır. Akademik alanda ilerlemeyi ve çalışmayı hedeflemektedir. Başta sosyoloji, tarih ve antropoloji olmak üzere sosyal bilimler alanındaki çalışmaları düzenli olarak takip etmektedir. Toplumsal hafıza, kültür çalışmaları, sosyal antropoloji, medya ve toplum ilişkisi, kent çalışmaları, toplumsal cinsiyet, göç çalışmaları, tarihsel sosyoloji, etnisite çalışmaları, müzik sosyolojisi, edebiyat ve toplum ilişkisi, millet/milliyetçilik, dil sosyolojisi, küreselleşme ve toplumsal tabakalaşma ilgilendiği araştırma alanlarıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Editörün Seçtikleri

Yazar Olmak İstiyorum

Yeni ve güçlü akademik kadromuzla yayın hayatına başlayan Republica, Sosyoloji, Felsefe, Tarih ve Politika alanlarında kalemini konuşturmak isteyen yazarlara kapılarını açıyor!

İlgini Çekebilir
SOCIUS

Neoliberalizmin Temel Argümanlarını Yeniden Düşünmek: Hayek’in İnsan ve Toplum Tasarısı Gölgesinde Günümüz Toplumu

Bu yazıda Hayek’in ünlü Bilginin Toplumda Kullanımı makalesinin bilgiye...

Kadın ve Cinsel Mitler: Yanlış İnanışların Gölgesinde

Cinsellik, insan yaşamının doğal ve vazgeçilmez bir parçasıdır. Merak...

Tarih Felsefesi ve Metodoloji: Tarihselcilik Nedir?

Bir düşünme biçimi olarak ilk kez Wilhelm Dilthey (1833-1911)...

Emek ve Kimlik Sömürüsü: Karl Marx ve Jacques Rancière’den Hareketle Faşizmi Politikadan Atmak

Emek sömürüsü, işçi sınıfının üretimdeki merkezi rolünü görünmez kılarak...