“Bilgi, bir eylem biçimidir.”
(Ernest Sosa)
Erdem epistemolojisi, gerekçelendirilmiş inancı ve bilgiyi, inancın özellikleri açısından değerlendirmek yerine, epistemik özne olan kişilerin özellikleri veya yetenekleri açısından ele alan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın en önemli temsilcilerinden birisi olan Ernest Sosa, “The Raft and the Pyramid: Coherence and the Foundations in the Theory of Knowledge” başlığını taşıyan makalesinde, gerekçelendirilmiş inanç ve bilgiye ulaşmanın temeli olarak “entelektüel erdemler” dediği yetileri ön plana çıkarır.[1] Sosa, bu erdemleri, bir iyiyi başarmak için hareket etmeye yönelik istikrarlı eğilimler olarak ifade eder ve bunlar arasında doğal yeteneklerimizi de dahil eder.[2] Dolayısıyla ona göre bir erdem, doğuştan gelen veya edinilen ve belirli bir iyiyi başarmamız noktasında güvenilir bir şekilde bize yardımcı olabilen bir yetenektir.
Sosa’ya göre görme, işitme, iç gözlem, hafıza, çıkarım ve tümevarım, temel entelektüel erdemlerdir. Bir inancın gerekçelendirilmesi, onun güvenilir bir bilişsel eğilime veya erdeme dayanmasına bağlıdır. Yani entelektüel erdemler, tüm epistemik çıktılarımız için birleştirici bir zemine sahiptir. Zira Sosa’ya göre inançlarımız, yalnızca algısal yetiyle değil aynı zamanda rasyonel yetilerimizle de ilgili olarak entelektüel erdemler veya eğilimlerle gerekçelendirilebilir. Sosa’nın bu yaklaşımı, gerekçelendirilmiş inanç ve bilgiyi anlamak için bir temel olarak epistemik eğilimlerin veya erdemlerin güvenilirliğine vurgu yaptığı için, güvenilirlikçi erdem epistemolojisi olarak nitelendirilir. Nitekim ona göre görme, işitme, iç gözlem, hafıza, çıkarım ve tümevarım erdemleri, normal koşullar altında yanlış inançlardan ziyade doğru inançların baskınlığını üretmeleri anlamında güvenilirdir. Dolayısıyla onların güvenilirlikleri, işlev gördükleri koşullara ve dikkate alınan nesnenin temel özellikleriyle ilgili olan “önerme alanlarına” bağlıdır.[3] Sosa, bazı entelektüel erdemlerin doğal olduğunu, bazılarının ise sonradan kazanılmış olabileceğini belirtir. Bu bakımdan örneğin görme veya işitme gibi erdemler doğalken, öğrenme yoluyla elde edilen erdemler ise kazanılmış erdemlerdir.
Erdem epistemolojisinin bir diğer önemli temsilcisi, Linda Zagzebski’dir. O, bu yaklaşımın doğruluğu konusunda Sosa ile hemfikirdir, ancak entelektüel erdemler söz konusu olduğunda, onunla zıt bir şekilde mesuliyet ya da sorumluluğu temel epistemik bir kavram olarak savunur. Mesuliyetçi erdem epistemolojisi olarak da bilinen bu yaklaşımın öne çıkan diğer isimleri, Lorraine Code ve James Montmarquet’dir. Bu isimlerin ortak noktası, epistemik mesuliyeti, erdem epistemolojisinde temel kavram olarak kabul etmelerinden ileri gelir. Mesuliyetçi erdem epistemologları, bazı noktalarda Sosa’nın görüşlerine itirazda bulunur. Örneğin Code, Sosa’nın güvenilirci anlayışına, bazı epistemik etmenleri göz ardı ettiği için eleştiriler yöneltir. Code, bilen öznenin, önemli bir seçim derecesine sahip olduğunu ve bu seçimlerinden mesul olduğunu, ancak güvenilircilik söz konusu olduğunda bilenin öznenin, pasif kaldığını iddia eder.[4]
Code’a göre epistemik etmenler, bilişsel faaliyetlerimiz söz konusu olduğunda pasif bir yapıda olmak zorunda değildir. Bu etmenler, aktif olarak işin içerisindedir ve hem kendisine hem de topluma karşı bir mesuliyeti içerisinde barındırır. Bundan dolayı Code’a göre, “birincil” epistemik erdem mesuliyettir ve diğer tüm erdemler onun aracılığıyla anlaşılır.[5] Bilişsel çabalarımızın birbirine bağlı olduğunu ve toplumsal bağlamlarda gerçekleştiğini vurgulayan Code, bilgi edinime süreci ve pratik anlamda entelektüel erdemler göz önüne alındığında, bilişsel faaliyetlerimizin epistemik topluluğu içerdiğini ifade eder. Dolayısıyla Code, bu görüşleriyle birlikte, erdem etiği söz konusu olduğunda ön plana çıkan Alaisdair MacIntyre ile aynı çizgiyi takip eder.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, erdem epistemolojisinin en önemli temsilcilerinden birisi olan Linda Zagzebski’de mesuliyetçi bir tutumdan yanadır. Elbette onun farklılığı, entelektüel ve ahlaki erdemleri ayırmak yerine onları birleştirmeye çalışmasından ileri gelir. Nitekim Zagzebski, her iki erdemi de kazanılmış karakter özellikleri olarak ele alır ve onları iyiye yönelik motivasyonlar ve bilgiye ve diğer “gerçeklikle bilişsel temas” biçimlerine yönelik motivasyonlar olarak tanımlar.[6] Dolayısıyla “epistemik bilinci” yaklaşımının merkezine oturtan Zagzebski’ye göre erdem, bir kişinin belirli bir istenen sonucu üretmeye yönelik karakteristik bir motivasyonu ve bu sonucu elde etmeye yönelik güvenilir bir başarıyı içeren derin ve kazanılmış bir mükemmelliğidir.[7] Entelektüel erdemlerin doğasını, temel hakikat sevgisi veya epistemik vicdanlılık duygusundan kaynaklanan veya ona bağlı olan bir duygu eğilimi bileşenine sahip erdemler olarak ifade eden Zagzebski, bu hakikat sevgisinden kaynaklanan belirli bir duygu eğilimine ek olarak, her epistemik vicdanlılık erdeminin, erdemin karakteristik özelliği olan duygu tarafından motive edilen inanç oluşturma eylemleri yoluyla güvenilir bir şekilde gerçek inancı ortaya çıkarmayı başardığını da ayrıca öne sürer.[8]
Zagzebski, bir dizi bireysel veya toplumsal olan entelektüel erdemlerden de bahseder. Bireysel olarak bize, entelektüel dikkat, titizlik, cesaret, azim, alçakgönüllülük, cömertlik ve açık fikirlilik gibi erdemleri veren Zagzebski, toplumsal düzlemde ise epistemik cömertlik, adalet ve hoşgörü gibi kavramları ön plana çıkarır. Ona göre bu erdemlerin özellikleri, öz güvenimizi veya başkalarına olan güvenimizi sınırlayan veya artıran karakter özellikleri olmalarından ileri gelir.[9] Bununla birlikte Zagzebski, erdemleri yeteneklerden çeşitli nedenlerle ayırma yoluna da gider. Zira ona göre erdemler, harekete geçmemiz için bir motivasyon gerektirirken, yetenekler için böyle bir durum söz konusu değildir. Bu bakımdan yetenekler yalnızca dışsal olarak değerliyken, erdemlerin ise hem dışsal hem de içsel değeri vardır.[10]
Doğrusu geleneksel analitik epistemolojinin erdem epistemolojisinden ayrıldığı en önemli husus, onun bilgi ve epistemik gerekçelendirmeyi analiz etmeye odaklanmasından ileri gelir. Geleneksel analitik epistemoloji içerisinde kişinin epistemik yükümlülüklerine, kanıt desteğine, güvenilir bilişsel süreçlere, sarsılmaz inançlara ve bağlama vurgu yapan çok çeşitli bilgi teorileri mevcuttur. Bu teoriler birbirinden farklılık gösterse bile onların ortak özellikleri inanç temelli epistemoloji olmalarıdır. İnanç temelli epistemolojide, inançlar epistemik değerlendirmenin birincil nesneleridir ve inançların değerlendirmeleri olan bilgi ve gerekçelendirme, epistemolojideki temel kavramlar ve özelliklerdir. Buna karşılık, erdem epistemolojisinde, inançlar yerine etmenler epistemik değerlendirmenin birincil nesneleridir ve etmenlerin değerlendirmeleri olan entelektüel erdemler temel kavramlar ve özelliklerdir.
Edmund Gettier’in 1963 yılında yayınlamış olduğu “Is Justified True Belief Knowledge?” başlıklı makalesinin yayınlanmasından bu yana, bilgiyi tanımlama sorununa odaklanan çağdaş epistemoloji, Gettier Problemi olarak bilinen sorunu ele almanın farklı yollarını aramaya yönelmiş ve en başta gerekçelendirme kavramını analiz eden teoriler öne sürülmüştür. Bu anlamda en bilindik yaklaşımlardan biri içselcilik diğeri ise dışsalcılık olarak ifade edilmiştir. İçselcilik bir inancın gerekçelendirilmesini, inanan kişinin zihinsel olarak erişilebilir olabilmesine bağlarken, dışsalcılık ise bunun tam tersi bir yaklaşım sergilemiştir. Erdem epistemolojisi de en başta Gettier Problemi’ne odaklanmış ve çözüm önerisini epistemik etmenlere ve bu tür etmenlerin uyması gereken normlara ve değerlere odaklanarak ifade etmiştir. Bu bakımdan gerekçelendirilmiş inancı ve bilgiyi inancın özellikleri açısından anlamaya çalışmak yerine, epistemik etmenlerin entelektüel erdemlerini belirlemeye ve ardından bu erdemler aracılığıyla gerekçelendirilmiş inancı ve bilgiyi anlamaya çalışmış ve dolayısıyla çağdaş analitik epistemolojiye bir farklılık ve zenginlik katmıştır.
Kaynakça:
Code, L. 1987. Epistemic Responsibility. Hanover: University Press of New England and Brown University Press.
Sosa, Ernest. 1980. The Raft and the Pyramid: Coherence versus Foundations in Theory of Knowledge. Midwest Studies in Philosophy 5 (1): 3–26.
-1991. Knowledge in Perspective: Selected Essays in Epistemology. Cambridge: Cambridge University Press.
Zagzebsky, Linda. 1996. Virtues of the Mind: An Inquiry into the Nature of Virtue and the Ethical Foundations of Knowledge. New York: Cambridge University Press.
– 2009. On Epistemology. Independence: Wadsworth, Cengage Learning.
- Ernest Sosa, “The Raft and the Pyramid: Coherence versus Foundations in Theory of Knowledge”, Midwest Studies in Philosophy, 1980: 5, (1): s. 3–26. ↑
- Ernest Sosa, Knowledge in Perspective: Selected Essays in Epistemology, (Cambridge: Cambridge University Press, 1991), s. 274 ↑
- Sosa, Knowledge in Perspective, s. 139. ↑
- Lorraine Code, Epistemic Responsibility, (Hanover: University Press of New England and Brown University Press, 1987), s. 51. ↑
- Code, Epistemic Responsibility, s. 54-57. ↑
- Linda Zagzebski, Virtues of the Mind: An Inquiry into the Nature of Virtue and the Ethical Foundations of Knowledge, (New York: Cambridge University Press, 1996), s. 270. ↑
- Zagzebski, Virtues of the Mind, s. 137. ↑
- Linda Zagzebski, On Epistemology, (Independence: Wadsworth, Cengage Learning, 2009), s. 81 ↑
- Zagzebski, On Epistemology, s. 103. ↑
- Zagzebski, Virtues of the Mind, s. 106-116. ↑