Türkiye’nin en büyük sorunlarınlarından biri olarak görülen eğitim konusu yıllardır çözülmeyi bekliyor. Değişen her eğitim bakanı eğitimde devrim sözü veriyor. Bu sözlerle pilot çalışması dahi yapılmayan bazı müfredatlar, dershaneler, özel üniversiteler, özel anadolu liseleri, imam hatipler ve çeşitli eğitim kurumlarına yatırım yapılarak eğitim aracılığıyla hayatlarını değiştireceklerine inanan nesillerin tam anlamıyla gelecekleri ellerinden alınıyor. Böylesi ciddi bir problemin varlığının üzeri öğretmen kalitesini arttırmayı hedeflemektense yeni eğitim kurumları açılarak örtülmeye çalışılıyor. Öğretmenliğin üniversite seçecek öğrencilerin birincil tercihi olmaması, ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik, öğretmenlerin sendikalaşmasının önüne sistematik biçimde engel konulması, öğretmen maaşlarının düşüklüğü gibi sebeplerle de eğitim, bölüm tercih edecek öğrenciler için bir cazibesi olmayan ikinci planda kalan bir alan olmaktan kurtulamıyor. Türkiye’de eğitimin amacının birçokları tarafından yanlış biliniyor olması ve bu yanlışlıkta ısrarcı olunması ise eğitimin böylesi bir çıkmaz sokağa zorlanmasının asıl sebebi. Zira eğitimin amacı “vatana millete hayırlı olmak”, “ahlaklı insanlar olmak”, “meslek sahibi olmak”, “statü atlamak”, “cahillikten kurtulmak” gibi neoliberal sistemin eğitimin çıktısını metalaştırdığı şekle zorlanması bakımından bir varoluşsal edimden oldukça uzak, “köşeyi dönmenin bir aracı” haline getiriliyor. Ancak eğitimin amacı yukarıda sıralananların hiçbiri değildir. Yalnızca ve yalnızca “daha tam anlamıyla insan olmaktır”.
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi’nde aldığım Felsefe eğitimimle eğitimi birleştirmek istedim. Londra’da University College London, Institute of Education’da aldığım Eğitim Felsefesi yüksek lisansı, Türkiye’deki eğitim sorununa daha tam anlamıyla yönelmeme ve farklı bir bakış açısı geliştirmeme yardımcı oldu. Bu yazıda, eğitimi kendine dert edinen okuyucularım için 10 adet metni kısa açıklamalarıyla birlikte paylaşacağım. İyi okumalar!
1- Paulo Freire – Ezilenlerin Pedagojisi
Freire, eğitim sisteminin toplumsal adaletsizlikleri ve ezilenlerin durumunu nasıl güçlendirdiğini eleştirir. “Bankacı eğitim modeli” olarak adlandırdığı geleneksel eğitim anlayışını reddederek, öğrencilerin pasif bilgi alıcıları değil, aktif katılımcılar olmaları gerektiğini savunur. Eğitimin, özgürleştirici ve eleştirel düşünme yeteneğini geliştiren bir araç olması gerektiğini vurgular.
2- Ivan Illıch – Okulsuz Toplum
Illich, okul sisteminin toplumda bireyleri edilgenleştirerek toplumsal kontrol aracı haline geldiğini ileri sürer. Eğitimde devletin zorunlu kıldığı okulların, bireysel özgürlüğü kısıtladığını ve öğrenmeyi standartlaştırarak tek tip insan modeli yarattığını söyler. Alternatif olarak, informal öğrenme yolları ve topluluk odaklı eğitimi önerir.
3- Kemal Kocabaş – Köy Enstitüleri
Kocabaş, Türkiye’de kırsal kesimlerin kalkınması için kurulan Köy Enstitüleri’ni ele alır. Bu enstitüler, öğrencilere hem akademik hem de pratik yaşam becerileri kazandırmayı hedefleyen yenilikçi bir eğitim modeli olarak anlatılır. Eğitim yoluyla toplumsal dönüşümü amaçlayan Köy Enstitüleri, öğrencilere bireysel ve toplumsal sorumluluk bilinci aşılamıştır. Metin İBB yayınlarından çıkmış ve içinde 18 farklı makalenin bulunduğu bir derleme eserdir.
4- Judith Suissa – Anarchism and Education
University College London’da Eğitim Felsefesi yüksek lisansımı yaparken Judith benim danışmanım olmuştu. Kendisi bir Anarşist Yahudi. Dayanışma ve protesto kültürünü hayat felsefesi olarak benimsemiş kendine has bir insan. Oldukça ilham verici düşünceleri ve eylemleri var. Öyle ki akademinin ikiyüzlülüğünden sıkılmış ve ben tezimi bitirmeden hemen önce akademisyenliği tamamen bırakarak kurgusal romanlar yazmaya karar vermişti. Judith, anarşist felsefeyle eğitimin ilişkisini tartışır ve eğitimin, bireyin özgürleşme sürecindeki rolüne vurgu yapar. Geleneksel otorite yapılarına karşı çıkarak, eğitimde hiyerarşi ve zorlamanın öğrencinin doğal öğrenme isteğini ve yaratıcılığını bastırdığını savunur. Eğitimi birey odaklı ve özgür bir deneyim olarak sunar.
5- Hannah Arendt – Eğitim Krizi
Arendt, modern eğitimde yaşanan sorunları “otoritenin kaybı” ve “geleneksel değerlerin yok oluşu” bağlamında ele alır. Eğitimdeki krizin gençlerin dünyayı yeniden anlamlandırmasına imkan sağlamadığını, aksine mevcut düzeni tekrar etmeye zorladığını belirtir. Eğitim, çocukları dünya ile tanıştırmalı ve onların yeni fikirler üretmesine zemin hazırlamalıdır.
6- Theodor W. Adorno – Education after Auschwitz
Adorno, Auschwitz sonrası eğitimin amacının, bir daha böyle trajedilerin yaşanmasına engel olmak için bireylere eleştirel düşünmeyi öğretmek olduğunu savunur. Eğitimin, otoriterlik ve tahakküm karşıtı değerler üzerine kurulması gerektiğini ileri sürerek, insan haklarına saygı gösteren ve bireyi merkeze alan bir eğitim modeli önerir. “Eğitimin tek amacı bir daha Auschwitz yaşanmamasıdır.”
7- Paulo Freire – Kültür İşçileri olarak Öğretmenler
Freire, öğretmenlerin yalnızca bilgi aktarıcı değil, aynı zamanda kültürel dönüşümün işçileri olduklarını öne sürer. Öğretmenlerin, öğrencilerin yaşam dünyalarını tanıması, onlara eleştirel bakış açısı kazandırması ve kültürel farkındalık yaratması gerektiğini savunur. Eğitim, toplumsal değişimin bir aracı olarak kullanılmalıdır.
8- Paulo Freire – Özgürlüğün Pedagojisi
Freire bu eserinde, eğitimin toplumsal özgürleşme için bir araç olması gerektiğini vurgular. Bireyin kendini gerçekleştirmesi ve toplumda aktif bir rol oynaması için eleştirel bilinç geliştirmesi gerektiğini ifade eder. Eğitimin, ezilenlerin sesini yükselten bir süreç olarak düzenlenmesi gerektiğine inanır.
9- Shirley Franklin – Vygotsky, Education and Revolution
Franklin, Vygotsky’nin sosyo-kültürel teorilerinin devrimci bir eğitim modeline nasıl katkı sağlayabileceğini tartışır. Vygotsky’nin teorilerini, toplumun eşitlikçi bir dönüşümüne uyarlayarak, eğitimde sosyal etkileşim ve kültürel bağlamın önemini vurgular. Eğitimin, toplumsal adalet için bir araç olabileceğini savunur.
10- Sosyalizmde Eğitim, Küba – Celil Denktaş
Denktaş, Küba eğitim sistemini sosyalist bir çerçevede inceleyerek, bireylerin toplumsal fayda doğrultusunda nasıl yetiştirildiğini anlatır. Küba’da eğitimin eşitlikçi ve toplum odaklı yapısının, toplumsal bilinci ve dayanışmayı nasıl güçlendirdiğini gösterir. Sosyalist bir eğitim modelinin, bireyler arasındaki ekonomik ve sosyal farklılıkları azaltmaya nasıl katkı sunduğunu ele alır.