İlk Kadın Filozof Hypatia

Tarih:

Tanınan ilk kadın filozof matematikçi ve astronom olan İskenderiyeli Hypatia düşünce tarihinde önemli bir sembol haline gelen tarihsel bir kişilik olarak tanınmaktadır. Hypatia, M.S. 350 ile 370 yılları arasında İskenderiye’de doğmuştur. Hypatia’nın babası, İskenderiye’de tanınan filozoflardandır. Hypatia babasının onu felsefeye, astronomiye ve matematiğe yönlendirmesinin aldığı destek ve çalışkan kişiliği sayesinde öne çıkmıştır. Felsefe ve astronomi çalışmalarında başarılı olmuş, bu yönüyle ilk kadın filozof ününe ulaşmıştır. M.S.415’te İskenderiye’de fanatik bir Hristiyan grup tarafından vahşice öldürülmüştür. Bu yazıda, antik dönemin en önemli kentlerinden olan İskenderiye’de yaşamış olan Hypatia’nın hayatı ve çalışmaları anlatılmaktadır.

İskenderiye kentinin temsili mekansal görünümü

İskenderiye Kütüphanesi

İskenderiye (Αλεξάνδρεια) Kuzey Afrika’da Nil deltasının kuzeybatısında yer alan Doğu Akdeniz mıntıkasında, MÖ 330’da Büyük İskender tarafından kurulmuştur. İskender’in vekili Ptolemy I Soter aracılığıyla önemli sayılan bir şehir haline gelmiştir. Kentin mekânsal organizasyonu ve planlayıcısı olarak tayin edilen ‘‘Dinocrates tarafından, Helenistik şehir planlamasında çok popüler olan, dik açılarla kesişen düz sokaklarla düzenli bir plana göre tasarlanan şehir, Mareotik Gölü ile deniz limanı arasındaki nispeten dar bir kara parçasına inşa edilmiştir’’(Bell,1927:173). İskenderiye, coğrafi hareketliliğin sonucunda meydana gelen kent birikiminin, farklı kültürden insan gruplarının etkileşiminin bulunduğu bir habitus olmuştur. Yunan, Mısır, Hristiyan ve Yahudi dinlerinin mabet ve gruplarını kapsayan meta-kültürel ilişkilerin kurulduğu önemli bir statüye yükselmiştir. ‘‘İskenderiye’nin ününü artıran asıl yapı, kuşkusuz İskenderiye (Mouseion) Müzesi olarak gösterilmektedir’’ (Deakin,1994:234).

İskenderiye Kütüphanesi

Hypatia’nın doğduğu kent, dinamik ticaret merkezi ve yarım milyon insanının yaşadığı farklı kültürden gelen etnik ve din çeşitliliğine ev sahipliği yapmıştır. Müze olarak tabir edilen kütüphane mekanı ile kentin en önemli entelektüel merkezi haline gelmiştir. İskender sonrası kurulmuş bilim merkezlerinden biri olan M.Ö Helenistik dönemin en önde gelen üniversite şehri olarak kabul edilen Müze, ‘‘M.Ö. 300-290 arasında Ptolemy tarafından kurulmuştur Ana kütüphanesinde 490.000 papirus rulosunu envanteriyle dünyanın bildiği en büyük antik üniversitesi” (Thiem, 1979 :508) ününe kavuşmuştur. İskenderiye’de kurulan okulun isminin ‘‘Müze olması bizim için yanıltıcıdır, daha çok (resmi yapısı olmadan) modern bir üniversiteye, kendini öğretime, araştırmaya ve akademisyenliğe adamış bir kurum gibiydi’’ (Grant, 2009:11). Müze kentin önemli bir kimliği haline gelmesinin yanında, İskenderiye’yi ayakta tutan bir kurum haline de gelmiştir. ‘‘İskenderiye Kütüphanesinin kurulması için saray civarında güzel bir yer seçilmiştir. Bir üniversite kampüsü şeklinde tasarlanan müze ve araştırma salonları ile birlikte kütüphaneler eklenmiştir.’’ (Güngör vd.,2022:106).

Hypatia, Raphael’in Roma Katolik Kilisesi için yaptığı ilk resim olan Atina Okulu’nda yer aldı. Resimde Hypatia, resimden dışarıya ve izleyiciye doğru bakan tek figürdü. Freskte, Hypatia’yı birçok filozofun maddi servete karşı kayıtsızlığı belirtmek ve örneklendirmek için giydiği Yunan Tribon adı verilen beyaz cüppeler giymiş olarak tasvir etti. https://artrkl.com/blogs/news/hypatias-forgotten-history-and-how-raphael-saved-it

Hypatia’nın Çalışmaları

Hypatia’nın matematik ve felsefeye olan ilgisi babası Theon’dan kaynaklanmaktadır. Theon’un felsefede yaptığı matematik çalışmaları, Hypatia’nın Neo-Platoncu düşünceye yönelmesinde önemli bir etki sağlamıştır. Matematiğe yöneliminin en temel sebebi, bu dönemde felsefenin bilgeliğini ve hakikati göstermede çalışmaların sürdürülmesinde etkin olan düşünce Yeni-Platonculuk’tur. Platon’dan itibaren kesin ve sağlam sistemli akıl yürütme matematik sayesinde sağlanmıştı, bu yönüyle Yeni-Platonculuk özellikle astronomi ve felsefede popülerdi. Hypatia, matematik üzerine yoğunlaşmış, üstelik bir Platoncu olarak dünyaya ilişkin açıklamaların bizzat matematik ve geometri sayesinde ideal olanı aramada kullanmıştır. Hypatia’nın matematik ve felsefeye olan yöneliminin sebebi onun Neo-Platoncu okula bağlı olmasıdır. ‘‘Neo-Platonizmin ana öğretisi, Plotinus’un öğretilerine dayanıyordu. 1) Metafizik: Onun inancı, eski Neo-Platonistlerin bir ve yayılımlara dayalı yeniden yorumlamalarına daha yakındır. 2) Etik: Duyarlılığı göz ardı edip felsefe ve bilimi öğrenmeye odaklanmak ve tek olanla bütünleşmek. 3) Epistemoloji: Yüksek öğrenime odaklanmanın yanı sıra, Hypatia öğrencilerine kehanetler ve ritüeller öğretti ve ayrıca gizli ayinler ve gizemler öğretti’’ (Seam vd., 2022). Bu yönüyle Platon’un fikirlerini yeniden düzenleyen Plotinous Neo-Platonculuğun kurulmasında öncü bir rol oynamıştır. ‘‘Hypatia, Platon felsefesinden geliştirilen “Neoplatonizm” adlı bir geleneğe aitti ve Platon’un kendisi için matematik çok büyük görünüyordu (üçgenler hakkında bir teorem kanıtlanır; o zaman tahtaya bir üçgen çizilir. Sadece aklımızla “gördüğümüz” o “mükemmel” üçgen, bir anlamda “var olmaya” devam ediyor). Sırasıyla bu iki üçgenin yaşadığı iki düzey arasındaki karşıtlık -duyularımıza erişilebilen kusurlu, fani dünya ve yalnızca zihnimiz tarafından algılanabilen ideal, zamansız muadillerin (“İdealar” veya “Formlar”) “daha yüksek” bir alemidir’’ (Grant, 2009:14). Matematiğin ve geometrinin ideal açıklama getirmesini Platon Timaos’ta açıklar: ‘‘Cisimlerin bir derinliği vardır ve bu derinlik ise yüzeyin özüyle kaplıdır. Öte yandan her yüzey üçgenlerden oluşur. Üçgenlerimiz cismi doğururlar, üç cisim bir üçgenden doğarlar, her cismin kendi şekli ve kendisini oluşturan sayı birleşiği vardır’’ (Platon, 2015: 54,56,67,68). Matematik oluş içinde olandan değil, kalanın bilgisidir. Platoncu düşüncenin merkezinde dünyadaki tasarımlar özellikle geometrik şekiller yoluyla idealist bir duyumculuk yoluyla tefekkür halinde sunulmaktadır. ‘‘Matematiğin objelerini idealardan ayıran da budur. Buna göre matematiğin obje ara-halkaları, idealar ile duyusal cisimler arasında yer alan bir gibidir. Bunlar, idealar gibi, öncesiz-sonrasızdırlar, meydana gelmemişlerdir, yok olmazlar, bunun için de akıl bilgisinin konuşudurlar’’ (Gökberk,2019:69).

Hypatia babasının yardımıyla çalışmalarında matematiksel hesaplama ve geometri üzerinden analitik düşünme yoluyla yorumlama ve düzenleme yapmıştır. Babası Theon ile birlikte Batlamyus ve Öklid’in çalışmalarını düzenlemiş ve geliştirmişlerdir. ‘‘Her ikisi de kendilerini klasik matematik ve astronomi metinlerine adadılar. Bu aktivite iki şekilde gerçekleşti: Düzenleme ve yorum. Düzenleme, o zaman şimdi ne anlama geliyorsa şu anlama geliyordu; stili geliştirmek, hataları düzeltmek ve genellikle zor kitapların okunmasını ve anlaşılmasını kolaylaştırmak. Bir yorum yazmak ise açıklamalar yapmayı, örnekler veya alıştırmalar eklemeyi veya kanıtlar sağlamayı içerebilecek daha ayrıntılı bir girişimdi.’’ (Grant,2009:13-14). Hypatia’nın yöneldiği, temel çalışma alanı onu kendisinin başarıları ve ünün oluşturmaya başlamasına götürdü, babasıyla birlikte yaptığı çalışmalar dikkat çekmeye başlamıştı. ‘‘Hypatia’nın öğretmen ve bilim adamı olarak büyük ölçüde kabul edildiğine dair kanıtlar var. Kabul edilen uzmanlığının kapsamı oldukça genişti. Geometri, Cebir ve Astronomi eserlerinin editörlüğünü yaptı, usturlap ve “hidroskop” yapmayı biliyordu ve bunun dışında pek çok şey yaptı’’(Deakin, 1994 :24).

Hypatia’nın Felsefesi ve Dini Görüşleri

Bilimsel çalışmalarında etkili olan Neo-platoncu görüş, aynı zamanda Hypatia’nın pagan olarak mistik ve metafizik görüşlerinde de etkili olmuştur. Neo-platonculuğun geliştirdiği vecd ve kendinden geçme aynı zamanda Tanrı’ya ulaşma amacı paganlıkta olduğu gibi Hristiyanlık teolojisinde de etkin olmuştur. Neo-plantoculuk gnostik bir akımdır, gnostizm hakikatin bilgisini kendi içinde Tanrı’ya ulaşmayı hedefleyen bir akımdır. Hristiyanlıkta meydana gelen gnostik akım olan Neo-platoncu düşüncenin pagan teolojisinden farkı şu şekilde öne çıkar: ‘‘Hristiyan düşüncesinin en saf çiçeği olan, çilecilik ve inziva ile yoğrulmuş keşiş hayatını doğurdu’’ (Heine, 2017 :26). Pagan düşüncede ise çilecilik yerine yoğun bir çalışma doktrini vardır, bedene kötümser ve olumsuz bakma antik yunan kültüründe bulunmuyordu. Yunanlılar ‘‘insan teninin sağlığına çok önem verir, her fırsatta sıcak suyla yıkanı, taş teknelerde banyo yapar, diri beden insanın kendisidir. Onu ya insan verilen özel adla ya da adın yerini tutan bir zamirle gösterir, hiçbir zaman beden diye bir kavram kullanmak yoluna gitmez(Erhat, 2023:202-24).

Neo-Platoncu düşüncede, karanlık ve kötülüklerin alan dünya hayatıdır, cisimlerin duyum yoluyla doğru kabul edilmesidir yanılgı içinde olmaktır; kötücül varlıklar bedende ve bedensel isteklerde arzularda insanın etrafını sarmaktadır. Yaşamın bütün dünya duyusal/bedensel parlamalarından el çekmek, Hristiyanlığın Neo-Plantonculuktan ele aldığı asketizmi doğurmuştur. Buraya kadar, Hypatia’nın ölümüne kadar varan Nietzsche’nin soy kütük yönteminde, vurgulu biçimde eleştirdiği Hristiyanlık hıncının yaşamı olumsuzlayan bir yönde geliştiğini görmekteyiz. Hypatia, neo-plantonculuğun pagan tarafının etkisi yoluyla kendini adadığı bilimsel çalışmalara ve matematiğin hakikate ulaşmasını veren mutluluğu dinsel-mistik Tanrı görüşüyle desteklemiştir. ‘‘İskenderiyeli Hypatia çağdaşları tarafından filozof olarak görülüyordu, ancak daha sonraki tarihçiler Hypatia’dan “matematikçi / astronom” ve “ilahiyatçı / teorisyen” olarak bahsediyorlar. Öğretmenlik görevindeyken Neoplatonik Okulun felsefesini açıkladı ve şöhreti öncelikle bu okulu yönetme biçimine dayanıyordu. Öğretisinde şüphesiz sadece bugün bildiğimiz felsefe üzerine ders vermekle kalmadı, aynı zamanda matematik, astronomi ve o zamanlar bilinen fizik konularının bilimsel konularını da içeriyordu’’(Waıthe, 1989:132, Richeson, 1940:80). Neo-Platoncu düşünce, eski Yunan pantheonun mitolojideki tanrıların cisimleşmesine karşı çıkmıştır, üstelik yeterince de mistik eylemlerin kabulüne cevap verememektedir. Böylelikle, Neo-Platonculuk aslında İskenderiye döneminde teoloji boyutuyla öne çıkarken, bilimsel çalışmalara ve matematiğe yönelmiş kişileri felsefeye daha da fazla yöneltmiştir. ‘‘Yunanistan ve artık Olympus’un eski tanrılarına inanamayan putperestlerin çoğu için bir din haline geldi. Neoplatonistler, Mutlak olan veya sistemden biri olan yüce bir varlığa veya güce inanırlardı. Bu yüce güç mistikti, uzaktaydı, sonlu varlık tarafından doğrudan bir şekilde ulaşılamazdı’’ (Richeson, 1940:80). Garip bir biçimde hem Hristiyanlığa hem de paganlığı etkilemiş olan Neo-platoncu düşünce, birbirinden farklı iki inancın da anahtarı olmuştur. Bu vesileyle, Hypatia’nın ölümünü pekiştiren bir başka sebep ise pagan olmasından dolayıdır. Hristiyanlık ve paganlık arasında farklılığın açıklanması gereklidir. Hristiyanlık öğretisinde ‘‘mana alemi İsa ile, madde alemi şeytan ile temsil edilir. Ruhumuz İsa’nın, bedenimiz şeytanındır’’(Heine, 2017:26). Pagan öğreti, Hristiyanlarda olduğu üzere kilise kurumu ve görevlileri bulundurmadığı gibi aynı zamanda, teolojik sisteminde Baba-Oğul-kutsal ruh üçlemesi gibi kişiselleşen teoloji mozaiği bulunmaz.

‘‘Dünyanın ötesinde bulunan aşkın (transcendent) olan Hıristiyan Tanrısı, bir halinde olan Tanrıdır. Hristiyan öğretisinde Kişiliği olan Tanrı karşısında kişiliği olan ruh bulunmaktadır. Ben’in karşısında
sen olanın olması gibi. Her ikisi de bunların, dışarıya karşı kapalıdırlar. Hıristiyan Tanrısı, Herakleitos’un, Stoa’nın Logos’u gibi, evren içinde dağılıp bölünen, kişiliği olmayan bir Tanrı değildir. Tanrı ile birleşmeyi göz önünde bulunduran mistikler, Tanrının bozulmaz bir birlik, kırılmaz bir çember gibi olan kişiliğini ortadan kaldırmayı denemişlerdir. Ruhun kişiliği düşüncesi de antik bir düşünce değildir. Antik felsefede ruh, kişisel değildir, bir doğa faktörüdür. Bu yüzden Antik Felsefe, ruh (psykhe) ve can (bios) kavramlarını sıkı sıkıya birbirine bağlar. Bu anlayışta tek tek ruhlar, Evren Ruhunun dallanıp budaklanmaları, sürgünleri gibidir
’’(Gökberk, 2019 :149).

Pagan neo-platoncu görüşe göre Tanrı, Neo-Platoculuğun duyular dünyası, bedeni aşarak Tanrıya doğru esrime ve vecd yoluyla ben’in sınırlarını kırarak Tanrı’ya ulaşmayı amaçlar. Ancak, bu esrime Plotinous’un bahsettiği üzere yabancılaşma sürecini takiben bir vecd haline geçmedir. Hypatia’nın inancı, bir panteist mistisizminin öne çıktığı şekliyle duyular dünyasının ve bedenin arzularının olumsuzlandığı teozofik bir inançtır. Bilincin çemberini aşmaya yönelen bir inancın temeli, bilme gücünü pekiştiren matematiktir. Tanrıya olan yönelimin matematik ile sağlandığı mistik görüş halindedir. Hristiyanların teolojisinde yer alan Tanrı, paganlıkta olduğu gibi panteist bir bulunma halinde değildir. Gnostik düşüncede ikili bir dünya olsa bile Tanrı bu dünyanın dışında olamaz, Tanrıya yönelmedeki ölçüt, asketik tercih ve duyumu olumsuzlamaktır.

Hypatia ders anlatıyor

Hypatia matematiksel görülerinde, ideaya uygun düşünce etkinliğinde Platon’un Symposioum kitabında gösterdiği üzere, duyum tarafından belirlenemeyen matematik ve geometrik ideal kusursuz, mükemmel bilmeyle mistik aşkını göstermektedir. Hypatia, ileride anlatılacağı üzere İskenderiye’nin valisinin ondan hoşlanmasına cevap vermemiştir, çünkü onun yönelimi mistik bir sevinç ve aşk olarak yaptığı üretim felsefe, matematik ve bilimsel çalışmalarıdır. Buraya kadar, Hypatia’nın dini görüşüne bağlı olarak birbirine bağlı yaşama istenci onu bizzat oluşturan şeyin Neo-Plantonculuğun etkilenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat bu etkilenme onun Hristiyanlar tarafından öldürülmesine de sebep olan bir başka faktördür.

Hypatia’nın Ölümü

İskenderiye kütüphanesinin zarar görmesi, şehirde başlayan isyanlar ve çatışmanın dini gruplar arasında ortaya çıkan koşullar ile birlikte şehrin valisi Orestes, şehirde otoriteyi ve düzeni sağlama peşindeydi. Bunun yanında, M.S. 412’de İskenderiye’ye Cyrill adında yeni bir piskopos atandı. Şehirdeki ayaklanmalar ve çatışmaların sebebi, bir kısmı pagan ve yahudilerin Hristiyanların etkisine yönelik olan bir anlaşmazlıktı. Orestes’in Yahudilere ve Hıristiyanlara karşı bizzat ilan ettiği kısıtlamalar oluştu. Ayrıca, sivil makamlara ait olan yargı yetkisini ele almaya başladı, Roma Valisi Orestes şehri domine etmeye başladı. Orestes’in bir vali olarak kentteki varlığı ve Hypatia olan yakın ilişkileri, şehirde paganlar ve Yahudilerle kurduğu tolerans bulunması, Cyrill ile olan anlaşmazlığını ortaya çıkardı.

Hristiyanların fanatik ve fundementalist düşüncelerinin varlığı, İskenderiye üzerinde yayılması bu çatışma ortamında daha da artmıştır. Yerel valilere karşı gelen teokratik iktidardan güç alan baskı grupları İskenderiye’de hegemonyalarını güçlendirmişlerdir. Hristiyanlık bu dönemde genel olarak antik dönemin kamusal mekânında gücünü pekiştirmiştir. Sonuç olarak İskenderiye’de artık farklı etnik ve dini kökenden çeşitlilikteki kentsel eşikler kaybolmuş, yerine Hristiyan etkisinin daha fazla görüldüğü homojen bir kentsel adacık sistemi kurulmuştur, sonuç olarak İskenderiye’nin kentsel kamusal düzeni zarar görmüştür.

İskenderiye’nin kamusal düzeni pax romana olarak temsil edilen yapısallaşmış olan farklı kimlik, dini ve ekonomik gruplardan meydana gelen sivil toplum artık etkisini yitirmiştir. Hristiyanlar şehrin gözde yapılarından olan İskenderiye kütüphanesinin yıkımına sebep olmuştur. Bunu takiben, şehirde yaşayan Hristiyan olmayan insanlara pogromlar yapılmaya başlanmıştır. ‘‘Hristiyanlık döneminin dördüncü ve beşinci yüzyıllarında İskenderiye şehrinin nüfusunun bir milletler, inançlar ve görüşler yığınından oluştuğu ve İmparatorluğun hiçbir yerinde Romalıların yönetmesi bu kadar zor bir şehir olduğu unutulmamalıdır. Bir yanda Yahudiler ve Hıristiyanlar, diğer yanda putperestler ve Hıristiyanlar arasında sık sık isyanlar çıkıyordu.’’ (Richeson,1940:76). Orestes, Hypatia diğer matematikçi ve filozoflara olan desteği ile bilinen bir yönetim sergiliyordu. ‘‘İskenderiye’nin en güçlü iki adamı, Roma valisi Orestes ve Kilisenin başı Cyril arasında düşmanlık arttı. Orestes, bir Hıristiyan olmasına rağmen Yahudilere karşı hoşgörülü kaldı. Cyril uzlaşma şartları sundu; Orestes onları reddetti. Bu gergin atmosfer, Hypatia’nın tüm İskenderiye’nin bildiği gibi Orestes’in bir arkadaşı ve sırdaşı olduğu için potansiyel tehlikesini ifade ediyordu’’(Grant,2009:14). Hristiyan otorite, İskenderiye’de bilim ve sanat kulvarında yer alan (çoğu pagan plantoncudur) kişileri hedef almıştır. Yaptığı çalışmalarıyla felsefe ve bilime kazandırdığı etkinin, aslında pagan bir kimlik olduğunu belirten Hristiyan otorite, ilk kadın filozof Hypatia’nın tecrit altında tutulmasına karar vermiştir. İskenderiye’nin kütüphanesi olan Museum, Hypatia öldürülmezden önce M.S. 390 yılında Hristiyanlar tarafından yıkılmıştır.

Görselde sol kısımda Hristiyanların kentteki yükselişi temsil edilmektedir.

Hypatia, Orestes ile birlikte yaptığı şehrin yönetiminde etkili olması birlikte halkın onun yanında yer almasına neden oldu. Hypatia şehirde uzlaşmayı kazandıracak fikirlerini sunuyordu. ‘‘Hypatia’nın evinde hem erkekler hem de kadınlar, bazıları geliyor, bazıları gidiyor, diğerleri kalırken çok sayıda insan görülüyordu. Cyrill, buranın Hypatia’nın evi olduğu ve kalabalığın amacının ona saygılarını sunmak olduğu söylendiğinde, onun yıkılacağına yemin etti. Bu ifadeleri karşılaştırdığımızda, Hypatia’nın ölümünün ya da en azından olayının Orestes ile olan arkadaşlığından kaynaklandığı anlaşılıyor. Bu dostluk Hristiyan halkını öfkelendirdi’’(Richeson,1940:77). Hypatia, Orestes ile arasında yakınlığının oluşması, pagan ve kadın olmasından dolayı bizzat Cyrill tarafından suçlandı. Hypatia’nın çalışmalarını şeytan icadı olduğunu duyurdu ve onu cadılıkla suçladı. Orestes’in karşısında rakip olarak duran Cyrill, iktidarını meşrulaştırmak, paganları etkisi altına almak ve yahudileri kentten atmak için kısaca Hristiyanlığın egemen olduğu kentin oluşmasını savunduğu için önce bizzat Hypatia’nın ölüm emrini verdi.

Hypatia’nın linç ettirilmesi

İskenderiye piskoposu Cyrill’in kışkırtmaları sonucunda 415’te Hypatia öldürülmüştür. Hypatia linçlendikten sonra Nil’in kıyısında bedeni parçalanırken Cyrill onun ölümünü sakince izledi. Ardından, Hypatia’nın kendi mülkündeki kütüphanesini yaktırdı.

Sonuç

Bu yazıda Hypatia’nın ölümünün sebebini, F.Nietzsche’nin bahsettiği decadence bir kültürün ürünü tarafından yapıldığını savunuyorum. Bu minvalde Nietzsche, batı düşünce tarihinde etkisi olan Hristiyan ahlakını irdelemesini Ahlakın Soykütüğü eserinde yapması ile birlikte Hypatia’nın ölümünün nedenlerini anlayabiliyoruz. ‘‘Ahlakta, hıncın yaratıcı hale gelmesi ve değerler üretmesiyle başlar, bu gerçek tepkiden, eylem tepkisinden yoksun olan kurmaca bir öç yoluyla zarardan koruyan yaratıkların hıncıdır. Hepsi hınç insanıdır bunların, altı intikam kaynayan, mutlu olanlara karşı patlamaları bitip tükenmeyen, intikam için büründükleri kılıklar, intikam bahaneleri de aynı şekilde birimsiz olandır’’ (Nietzsche, 2011:29,129).

Nietzsche’nin tarihsel kökene dair çalışmasını düşündüğümüzde bu konuyu, Foucault sayesinde daha iyi anlıyoruz:

Arkeoloji, tarihi sadece onu dondurmak için inceliyor gibi görünmektedir. Bir yandan, söylemsel oluşumları betimlerken zamanın bütün anlarında hiç ayrım gözetmeksizin, aynı şekilde geçerli olan genel kuralları araştırır. Arkeoloji, kendilerini olayların ritmine uyduran söylemlerin bu değişkenliğini bir yana atmaz; başladığı düzeyi, olayların birbirine bağlanma düzeninin düzeyi adı verilebilecek şeyi ortaya çıkarmaya çalışır. Ruh birliğini iddia ettiğinde, soybilimci başlangıcı şu şüpheli rengi, biraz tarihsel bir gözü yanıltması güç olan neredeyse silinmiş bu işareti bırakan sayısız başlangıçları aramaya çıkar (2014:194-196, 2004: 236).

Nietzsche, yaşamı olumsuzlayan, nefretle bakan Hristiyanlığın tarihte yarattığı zulümlerin farkındadır. Hypatia’nın ölümünün temel nedeni, İskenderiye’de artık etkisini yitiren roma barışının sona ermesidir, yerini Hristiyanlığa bırakmıştır. Dekadans’ın egemenliği ile ortaya çıkan köleci, insanı zavallı güçsüz duruma getiren Hristiyanlık Hristiyan olmayan insanlara zulüm eden kendini tutsak eden bir din ortaya çıkmıştır. Nietzsche’nin belirttiği Hristiyanlık hıncının sonuçları, Hypatia’nın ölümüne neden olan sebeple ile birlikte doğrulanmaktadır. Nietzsche, özgür tinli, kendi erdemlerini kendisi uygulayan, yaratıcı olan insanların güçlü insanlar olduğunu söylüyor; çünkü bu insan türü, farklı kültürlerden gelen insanlarla diyalog içinde de olan aynı zamanda güç istencinin olumlayıcı yönünü anlamış güçlü insandır. ‘‘Zerdüşt’ün kişiliğini yapan başka ne varsa, hiçbiri büyüklüğün ayrılmaz parçası olarak düşünülmemiştir daha önce. Zerdüşt kendini işte bu yüzden, böyle geniş uzaylarda yaşayıp, en çelişik şeylere böylesine açık olduğu için, en yüksek varoluş biçimi saymaktadır’’(Nietzsche, 2011:88).

Hypatia’nın yaşamı, özduyulu ve sağduyulu bir yaşam içinde geçmiştir. Hypatia, Hristiyan hegemonyanın katlettiği ilk kadın filozof olarak tarihe geçmiştir. Nietzsche ve Hypatia’nın felsefesi birbirleriyle uyuşmuyor olsa da bu konu başka yazının konusudur, filozoflar hayatta değillerdir, belki onlar Dante’nin limbusunda tartışırlar kim bilir?

KAYNAKÇA

Bell, H. I. (1927). Alexandria. The Journal of Egyptian Archaeology. Vol. 13, No. 3/4.

Deakin M. A. B. (1994). Hypatia and Her Mathematics, The American Mathematical March, 234-243 Vol. 101, No. 3.

Erhat, A. (2023) İşte İnsan, İş Bankası Yayınları.

Foucault, M. (2014). Bilginin Arkeolojisi, (Çev. Veli Urban) Ayrıntı Yayınları.

Gökberk M. (2019). Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi.

Grant H. (2009). Who’s Hypatia? Whose Hypatia Do You Mean?. 11-15 , Vol. 16, No. 4.

Güngör, Ö., Günay, D. A., Turan, E. S., Alp, Ö. (2022). İskenderiye Kütüphanesinin Tarihi Serüveni ve Akıbeti. Takvim-I Vekayi, 10(1), 103-124.

Heine, H. (2017). Almanya’da Din ve Felsefenin Tarihi Üzerine. (Çev. Semih Uçar) Ayrıntı Yayınları.

Nietzsche, F. (2011). Ecce Homo (Çev. Can Alkor). İş Bankası Yayınları.

Nietzsche, F. (2011). Ahlakın Soykütüğü (Çev. Z. Alangoya). Kabalcı Yayınevi.

Nietzsche, F. (2020). Tragedyanın Doğuşu. (Çev. Mustafa Tüzel). İş Bankası Yayınları.

Platon, (2015). Timaios, (Çev. Furkan Akderin). Say Yayınları.

Richeson A. W. (1940). Hypatia of Alexandria, National Mathematics Magazine, 74-82 Nov., 1940, Vol. 15, No. 2.

Seam, S., bhavanabodhikun, P., Leeka, J. (2022). An Analysis of the Neo-Platonism of Alexandria’s Hypatia: An Analysis of the Neo-Platonism of Alexandria’s Hypatia. Journal of Graduate MCU KhonKaen Campus, 9(2), 217–226.

Thiem J. (1979). The Great Library of Alexandria Burnt: Towards the History of a Symbol, Source: Journal of the History of Ideas, Vol. 40, No. 4 507-526.

Waithe M. E. (1989). On Not Teaching the History of Philosophy, Hypatia, 132-138, Vol. 4, No: 1, The History of Women in Philosophy.

Eren Karaoğlu
Eren Karaoğlu
İlkokul, Ortaokul ve Lise eğitimi Gaziantep’te bitirmiş olup Lisans Derecesini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Coğrafya Lisans derecesini tamamlamıştır. Coğrafya Arazi çalışmalarına katılım sağlama bursuna hak kazanmış, 2017’de Birmingham ile Ankara Üniversitesi Ortak Saha çalışmasında görevli olmuştur. Felsefede yöneldiği ilgi alanları şunlardır: Antik Yunan Felsefesi, Alman İdealizmi, Aydınlanma Felsefesi, Çağdaş Felsefe. Felsefe Disiplinlerindeki çalışma alanı Epistemoloji, Bilim Felsefesi, Kültür Felsefesi ve Ahlak Felsefesidir. Antropoloji, Sosyoloji ve Kültürel Çalışmalar önemli ilgi ve çalışma alanlarındandır. Edebiyatta yaptığı çalışmalar Knut Hamsun eserleri üzerine ve Gotik edebiyat üzerinedir. Çeşitli dergilerde felsefe, antropoloji ve coğrafya hakkında yaptığı çalışmaları bulunmaktadır. 2022’den bu yana Akıl ve Zeka oyunlarında turnuva hakemliği ve eğitmenliği olarak görev yapmaktadır. .

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Editörün Seçtikleri

Yazar Olmak İstiyorum

Yeni ve güçlü akademik kadromuzla yayın hayatına başlayan Republica, Sosyoloji, Felsefe, Tarih ve Politika alanlarında kalemini konuşturmak isteyen yazarlara kapılarını açıyor!

İlgini Çekebilir
SOCIUS

Neoliberalizmin Temel Argümanlarını Yeniden Düşünmek: Hayek’in İnsan ve Toplum Tasarısı Gölgesinde Günümüz Toplumu

Bu yazıda Hayek’in ünlü Bilginin Toplumda Kullanımı makalesinin bilgiye...

Kadın ve Cinsel Mitler: Yanlış İnanışların Gölgesinde

Cinsellik, insan yaşamının doğal ve vazgeçilmez bir parçasıdır. Merak...

Tarih Felsefesi ve Metodoloji: Tarihselcilik Nedir?

Bir düşünme biçimi olarak ilk kez Wilhelm Dilthey (1833-1911)...

Emek ve Kimlik Sömürüsü: Karl Marx ve Jacques Rancière’den Hareketle Faşizmi Politikadan Atmak

Emek sömürüsü, işçi sınıfının üretimdeki merkezi rolünü görünmez kılarak...