Immanuel Kant Aydınlanma Nedir? isimli eserinde “sapere aude” sözünü aydınlanmanın mottosu olarak gösterir. Türkçeye “bilmeye cüret et” diye çevrilebilen bu sözle Kant, insanlara kendi aklını kullanmaya cesaret etmeyi öğütler. Böylece kişi başkalarının aklıyla değil, kendi aklıyla hareket ederek olgun bir birey olacaktır.
Kendi aklını kullanamayan insanın bu ham, olgunlaşmamış hali onun bilgi eksikliğinden değil, cesaret eksikliğinden ve tembellikten kaynaklanır. Kendi aklını kullanamamanın sebebi korkaklık eden bireyin kendisidir. Bu durumdan kurtulma cüreti göstermek bireyin kendi sorumluluğundadır. O yüzden bu mottoda vurgulanan esas mesele bilmek değil, bilmeye/akıl yürütmeye cesaret etmektir.
Kant’a göre işimiz ne olursa olsun -öğretmen, vergi memuru, doktor veya din adamı olmanız fark etmez- görevimizi ifa ederken gördüğümüz yanlışlıkları dile getirebilme cesareti gösterebilmeliyiz. Sağlıklı bir toplum buna izin vermeli. Ancak bu şekilde, toplumdaki çürük mekanizmalar ve yanlışlıklar ortaya çıkarılabilir, tartışmaya açılabilir ve düzeltilebilir.
Aradan iki asır geçmiş olması bu sözün öneminden bir şey eksiltmedi. Bugün de aklımızı öğretmenimize, din adamlarına, psikoloğumuza yahut aile büyüklerine emanet etmemiz çok kolay. Bunlara ek olarak yapay zekâ ve algoritmaların bizim yerimize düşünmeye başladığı günümüzde, bu sözün öneminin daha bile arttığı söylenebilir. Dışarıdan gelen fikirleri kendi fikirlerimiz zannedecek kadar bilgi ve içerik bombardımanına maruz kaldığımız bu çağda kendi aklımızı kullanmamız gitgide zorlaşmakta.
Elbette, iş bölümü olan bir toplumda yaşadığımız ve her konuyu bilemeyeceğimiz için başkalarına danışmalı, başkalarının fikir ve bilgisinden yararlanmalıyız. Evimizin altyapısı gibi teknik meseleleri bir tesisatçıdan daha iyi bilemeyiz ve musluğumuz bozulduğu zaman bunu çözmesi için ona güveniriz. Fakat kontrolümüz altındaki konularda aklımızı kullanmalı ve başka konularda da en azından tetikte ve uyanık olmalıyız.
Bu yazıda, aklımızı kullanmaya cüret etmenin ön koşullarından biri olarak aptal olmaya cesaret etmemiz gerektiğini iddia ediyorum. Kendi aklımızı kullanmıyoruz. Çünkü aptal olmaya ve aptal gibi görünmeye cüret edemiyoruz. Gözlemlerimizi ve düşündüklerimizi paylaşmaktan korkuyoruz. Ya dile getireceğim fikir aptalca bulunursa? Ya bir şeyleri gözden kaçırdıysam? Ya yargılanırsam? Akıllıca bir şey söyleyecek olsaydım, benden önce elbet biri bu fikri dile getirmiş olurdu. O zaman susayım, daha iyi. Ek olarak, her ne konu olursa olsun onu yapay zekadan iyi bilemem, öyleyse akıl yürütmeyle uğraşmama ne gerek var? ChatGPT zaten en doğrusu bilir.
Hata yapmaktan korkmamak gerektiği sık sık söylenir. Fakat aptal olmaktan korkmamak da bir o kadar önemlidir. Aptal olma ve aptal gibi görünme korkusuyla sessiz kaldıkça ve aklımızı başka zekalara -yapay veya insani- devrettikçe zihnimiz tembelleşir. Bu durumda kendi akıl yürütme kabiliyetimizi ve orijinalliğimizi yitirmeye başlarız, olgun bir birey olmamız zorlaşır.
Örneğin pek çok öğrenci derslerde soru sormaya çekinir, çünkü sorusunun aptalca bulunmasından korkar. Halbuki bir soruyu aptalca yapan objektif bir kriter yoktur. Olsaydı da sorun olmazdı. Çünkü sorulan soru veya dile getirilen fikir aptalca bile olsa dile getirilmeye değerdir. Bir ortamda aptalca soruların sorulabiliyor ve teşvik ediliyor olması insanları korkmadan soru sormaya ve akıl yürütmeye teşvik eder. Bu şekilde diğer türlü ortaya çıkamayacak olan fikirlerin önü açılır. Ayrıca ilk bakışta aptalca gibi görünen fikir ve soruların biraz incelemeden sonra gayet ilginç ve orijinal oldukları fark edilebilir. Bugün makul ve genel geçer kabul ettiğimiz pek çok fikir bir zamanların aptalca fikirleriydi.
Öyleyse paradoksal gibi görünse de aklımızı kullanabilmek için öncelikle akıllı olma ve akıllı gibi görünme baskısından kurtulmak gerek. Olgun bir birey olarak yaratıcılığımızı ve orijinalliğimizi ortaya çıkarabilmek ve karşılaştığımız problemleri dile getirebilmek için aptal olmaya cesaret etmeliyiz. Stupere aude! Aptal olmaya cüret et!
Referanslar:
- An Answer to the Question: What is Enlightenment? IMMANUEL KANT (1784)
Translated by Ted Humphrey Hackett Publishing, 1992 - Latin Word Study Tool, Perseus http://www.perseus.tufts.edu/hopper/morph?l=stupere&la=la